Ajloun

Ajloun

Doğanın mucizeleri ve Ortaçağ Arap askeri mimarisinin dehası, Kuzey Ürdün’e Orta Doğu’nun en önemli ekolojik ve tarihi cazibe merkezlerinden ikisini kazandırmıştır: Ajloun-Dibbine bölgesinin geniş çam ormanları ve sekiz yüzyıl önce Haçlıların yenilmesine yardımcı olan Ajloun’daki yüksek Eyyubi kalesi. Yerel halk, şehir hayatına ara vermek ve doğayla bağlantı kurmak için Ajloun’un yeşil manzaralarından sık sık yararlanır.

Ajloun'da Yapılacak Şeyler

Daha resmi olarak Qal’at Ar-Rabad olarak bilinen Ajloun Kalesi, Ajloun’un yeşil tepelerinin üzerinde yükselir ve 12-15. yüzyıllarda ticaret yollarını koruyan askeri bir gözetleme noktası olarak stratejik amacına ihanet ederek kilometrelerce uzaktan görülebilir. İlk olarak 1184 yılında Selahaddin’in generallerinden İzzeddin Usame Mungidh tarafından Ürdün’ün kuzeyine yönelik Haçlı tehditlerini püskürtmek için inşa edilmiştir (Haçlılar Showbak ve Kerak’taki devasa kalelerinden Ürdün’ün güneyini zaten işgal etmişlerdi ve 1188/1189’da Trans Ürdün’den sürülmüşlerdi). Ajloun kalesi 1214 yılında genişletilerek bugünkü halini almıştır.

İlyas Peygamber ile ilişkilendirilen Tall Mar Elias, Listib olarak bilinen bir köyün kalıntılarına çok yakındır. Buranın eskiden Tişbi, yani Ürdün’deki Gilias’ın yerlisi olan İlyas’ın evi olduğuna inanılır (2.Krallar 17:I). Buranın dini bir alan olduğu, Bizans döneminin sonunda Tall (tepe) üzerinde inşa edilen iki kilise ile kanıtlanmıştır.

Ürdün’ün kuzeyindeki Anjara’da, İsa ve annesi Meryem’in Celile Denizi arasındaki yolculukları sırasında geçtikleri yer olarak saygı gören ve yeniden inşa edilmiş bir mağara olan Dağdaki Meryem Ana Kilisesi bulunmaktadır. Anjara, Vatikan tarafından Millenium 2000 hac yeri olarak belirlenmiştir.